Psikoterapi Nedir?
- pskdoganuner
- Dec 3, 2024
- 5 min read
Psikoterapi
Günümüzde popülerliği gittikçe artan terapi kavramına hepimiz aşinayız artık. Kendimiz bu süreçten geçmemiş olsak bile kitaplardan, dizilerden, filmlerden gördüğümüz kadarıyla hepimizin zihninde terapi sürecine dair imgeler oluşmuştur diye tahmin ediyorum. Psikologların işini en basit haliyle hayatımızda baş etmekte zorlandığımız bir durum olduğunda bu konuda destek vermek olarak tanımlayabiliriz. En azından psikologların işine dair genel algının bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Genel algılarımız bize genel bilgiler vermekte yararlı olsa bile önceden terapi almayan bir insanın terapinin nasıl bir süreç olduğuna dair yeterli bilgisi olmayabilir. Terapiye başlama kararı almak kolay bir karar değildir. Maddi ve manevi yatırım yapmamızı gerektiren bir süreçtir. Bu yazıda dilim döndüğünce terapinin nasıl bir süreç olduğunu anlatmaya çalışacağım. Böylece kendisi için bu yatırımı yapmayı düşünen insanların sürecin ne olduğunu anlamalarına, kendilerine uygun olup olmadığına karar vermelerine yardımcı olabilmeyi umuyorum.
Terapi süreci kişisel bir süreçtir. Burada sürecin sadece danışan için kişisel olmasından bahsetmiyorum. Bu yazıda paylaşacaklarım terapi sürecine dair benim kişisel tecrübelerimden, aldığım eğitimlerden, uyguladığım ekolden edindiğim bilgilere dayalı olacak. Terapinin nasıl bir süreç olduğunu, ne beklememiz gerektiğini, sürecin sağlıklı ilerlemesi için danışana ve terapiste düşen görevleri kendi bakış açımdan anlatmaya çalışacağım.
Terapiden ne beklemeliyiz?
Terapiden beklentilerimizin neler olabileceğini doğru anlayabilmek için neler beklemememiz gerektiğini anlamamız gerekiyor. Terapi (ve terapist) hayatınızdaki sorunu sizin için çözmez. Örnek vermek gerekirse; bu sorunun başkaları tarafından çözülmesine ihtiyaç duyuyorsanız bunu fark etmenize, bu ihtiyacınızın nedenlerini anlamanıza ve bu konuda neler yapabileceğinizi keşfetmenize yardımcı olabilir. Klişe olduğu için yazmak istemesem de balık tutmaz, size balık tutmayı öğretir. Sanırım yazmayı istemememin tek nedeni klişe olması değil aynı zamanda yanlış bir tanım olmasıydı. Terapi size sadece balık tutmayı öğretmez. Balık tutmaya ihtiyacınız var mı, varsa bu ihtiyacınızı karşılamanın tek yöntemi balık tutmak mı yoksa size böyle söylendiği için mi bu şekilde düşünüyorsunuz… bu tip sorgulamanın amacı kafa karıştırmak değildir. Asıl amaç tek bir çözüme odaklı olmamayı öğrenmek, bu süreçte kendi güçlü ve zayıf yönlerimizi keşfetmek ve varsa bize uygun olan çözüm yöntemini bulmaktır (çözümü yoksa bunu kabul etmeyi ve bununla sağlıklı bir şekilde yaşamayı öğrenmekte terapinin parçası olabilir). Sorgulamanın sonucunda çıkan sonuç yine balık tutmak olabilir. Aradaki fark bu sonucun artık bizim sonucumuz olmasıdır.
Terapi sürecinde terapistin ana görevi sorunu çözmek değil çözüme destek olmaktır. Bu destek arkadaşlarınızdan, ailenizden sorunla ilgili alacağınız tavsiyeler gibi değildir. Terapist size içinizden geçeni yargılanma korkusu olmadan paylaşabileceğiniz güvenli ortamı sağlamakla görevlidir. Bu paylaşımların sonucunda düşünceleriniz, duygularınız konusunda farkındalık kazanmanıza yardımcı olur. Farkındalık kazanmak olaylara bakış açımızı değiştirebilir ama çoğunlukla tek başına yeterli değildir. Kazandığımız bu farkındalıkla birlikte hayatımızdaki sorunlara yeni çözüm yöntemleri bulurken terapist yanımızda olur ve takıldığımız noktalarda bize destek olur. Takılıyorsak neden takıldığımızı anlamamızı sağlar, alternatif çözümler varsa görmemize yardımcı olur, hayatımızdaki benzer durumlarla bağlantısı varsa bunları fark etmemizi sağlar. Örnek vermek gerekirse;
Sevgilisinden yeni ayrıldığı için üzgün ve bir şeyler yapmak istese bile bunun için enerjisi olmadığını söyleyen bir kişiyi düşünelim. Bir arkadaşımızı böyle bir durumda gördüğümüzde genelde ona iyi geleceğini düşündüğümüz tavsiyeler vererek arkadaşımıza yardımcı olmaya çalışırız (zaten yürümeyen bir ilişkideydin, böylesi senin için daha iyi oldu. Ayrıldıktan sonra bile hayatını mahvetmesine izin mi vereceksin? Kendini toparlaman lazım, bu şekilde devam edersen sadece kendine zarar vereceksin vb…). Niyetimiz iyi olsa bile bu yaklaşım genelde arkadaşımızın kendisini toparlamasında etkili olmaz. Hatta tavsiyelerimizi dinlemediği için arkadaşımıza sinirlenebiliriz. Verdiğimiz tavsiyeleri genelde karşı taraf zaten biliyordur ancak hayatına uygulamakta zorlanıyordur.
Benzer bir sorunla terapiye geldiğinizde terapistin ilk görevi sizin için zorlayıcı olan bu durumun sizin için önemini kabul etmek olabilir (danışanın üzülmesini engellemek için sorunu önemsiz göstermeye çalışmak yardımcı olmaz, aksine karşımızdaki insanın anlaşılmadığını hissetmesine neden olur). Bu kısımdan sonrası genelde terapistin kullandığı terapi ekolüne göre değişiklik gösterse bile danışanın ayrılık sonrasındaki hislerinin derinine inmeye çalışmak iyi bir başlangıç olabilir (önceki ayrılıklarında süreci aynı şekilde mi deneyimledi? İlişkiler dışında başka durumlarda benzer şekilde hissettiği oldu mu? Bu ilişkinin ve ayrılığın danışan için anlamı neydi? vb…). Hepimiz hayatımızda benzer durumları yaşıyor olsak bile bu durumların hayatımızdaki etkileri farklı olabilir. Benzer durumları genelde aynı şekilde deneyimlemeyiz. Ayrılık sonrası depresif bir dönemden geçen danışan örneğinden yola çıkarak kafamızda daha net canlanması için birkaç örnek vereyim.
- Danışanın terk edilme konusunda ailevi tecrübeleri varsa ilişkinin sona ermesi bu tecrübeyi tetiklemiş olabilir
- Bağımlı kişilik yapısına sahip olanlar güvende hissetmek için başkalarına ihtiyaç duyabilirler. Hayatlarının merkezine koydukları kişinin hayatlarından çıkması bu güvenin yıkılmasına ve danışanın kendini güvensiz bir ortamda ve tehlike içinde hissetmesine neden olabilir.
- Sürekli iyi giden ilişkileri baltalayan bir yapımız olabilir (terk edilmekten korkan insanlar eninde sonunda terk edileceklerini düşünüp ilişki iyi giderken bile sorun çıkarıp ilişkinin gücünü test edebilirler. Bunu genellikle farkında olmadan yaparlar. Bu testler ilişki için sağlıklı değildir ve sonunda kendini gerçekleştiren kehanet örneğinde olduğu gibi ilişkiyi bitirebilir). İlişkileri sürekli baltalayıp sonunda yalnız kalıyorsak hiçbir ilişkiyi yürütemeyeceğimizi düşünüp kendimizi suçlayabilir, yalnız ve depresif hissedebiliriz.
- İlişkiyi yürütmeyi başarı ayrılığı ise başarısızlık olarak yorumluyor olabiliriz. Mükemmelliyetçi bir yapımız varsa bu durumu büyük bir başarısızlık olarak algılayıp, hayatımıza devam etmekte zorlanabiliriz.
Örnekler çoğaltılabilir. Her danışanın ayrılık sonrasında hissettikleri duyguların nedenleri farklı olabilir. Bu nedenleri anlamadan sadece ayrılık sonucunda ortaya çıkan üzüntü ve depresifliği çözmeye çalışırsak genellikle anlık rahatlamalardan fazlasını elde edemeyiz. Asıl tetikleyiciyi çözemediğimiz sürece de her ayrılık sonucunda benzer şekilde yıkıcı etkiler görmeye devam edebiliriz.
Ayrılık sonrası destek için gelen danışanımızdan devam edelim. İçinden geçenleri olduğu gibi anlatmasına olanak sağlayacak güvenli ortamı oluşturduk, üzüntüsünün nedenleri konusunda farkındalık kazanmasında yardımcı olduk. Ancak danışan hala bir şey yapmak istemiyor olabilir veya istese bile bunun için enerjisi olmadığını söyleyebilir. Genelde bizi üzen durumlara karşı nasıl davranacağımızı çocukken öğreniriz. Çocukken öğrendiğimiz bu davranış kalıpları, savunma mekanizmaları o dönemde işlevsel olsa bile (örneğin çocukken içimize kapandığımızda ailemizin ilgisini üzerimize çekerek aradığımız şefkati bu şekilde almayı öğrenmiş olabiliriz) yetişkin hayatımızda aynı kalıplar işlevini yitirir. Kendimizi kötü hissederken bizi yeniden ayağa kaldıracak yeni çözümler, yeni davranış kalıpları oluşturmak zorlayıcıdır. Sizi iyi tanımış, güçlü ve zayıf yönlerinizi öğrenmiş, neden-sonuç ilişkilerini iyi kurmuş bir terapistin böyle bir dönemde yeni çözümler konusunda destek olması faydalı olabilir. Bu noktada danışan olarak terapistten beklentilerimiz konusunda ayrı bir parantez açmak istiyorum. Terapistin danışanı tanıyabilmesi bir süreçtir. Genelde ortalama ilk 4 seans bu süreç için ayrılır. Terapiye başlarken bunu göz önünde bulundurmak önemlidir. “3 seans terapiye gittim hayatımda hiç değişiklik olmadı” düşüncesiyle terapiyi bırakmak 3 seanslık vaktinizin ve paranızın boşa gitmesi demektir. Terapiye başlarken bunun uzun bir süreç olabileceğinin farkında olarak başlamak, beklentilerimizi buna göre ayarlamak terapiden alacağımız verimin artmasını sağlar.
Yazıyı toparlamadan önce ayrılık sonrası depresif duygularla gelen danışanla ilgili son bir madde eklemek istiyorum. Danışanın üzüntüsünün nedeni yukarıda bahsettiğim maddelerden bir kaçı veya başka nedenlerle olabilir. İnsanlar terapiye genelde benzer nedenlerle geliyor olsalar bile her danışanın tecrübesi, geçmişi, deneyimi farklıdır. Bu nedenle çözüm yöntemleri, örnekler sonsuzdur. Benim yazdığım 4-5 örnek sadece konuyu daha iyi anlatabilmek için yazdığım örneklerdi, ayrılık sonrası üzülüyorsak kesinlikle bu nedenlerle üzülüyoruz gibi bir sonuç çıkmasını istemem. Ayrıca bu nedenlerin hiç biriyle bağlantısı olmadan da hayatımızdan değer verdiğimiz bir insanın çıkması zaten kendi başına üzücü bir süreçtir. Meslek hayatımın başlarında yaptığım hatalardan biri neden-sonuç ilişkilerine fazla odaklanıp bu üzüntünün “asıl” nedenini bulmaya odaklanıp duyguları kaçırmak oldu. Danışanın anlaşıldığını hissetmesi için duygularının farkında olmamız, bunları olduğu gibi kabul etmemiz yaptığımız analizlerden çok daha faydalı olabilir.
Biraz uzun bir yazı oldu, toparlayalım. Terapi sürecini özetleyecek olursak;
- Terapiye hayatımızdaki sorunlar ile ilgili tavsiye almak beklentisi ile gitmemeliyiz. Kendi çözümlerimiz işe yaramıyorsa terapist bunun nedenlerinin farkına varmamıza, yeni çözümler bulmamıza yardımcı olur. Bulduğumuz çözümleri hayatımıza uygularken destek verir. Takıldığımız yerlerde nedenlerini keşfetmemizi sağlar.
- Terapi genellikle uzun bir süreçtir. Süre danışandan danışana farklılık gösterir. Başlamadan önce beklentimizi buna göre ayarlamak süreçten alacağımız verimi arttırır.
- Terapi kişisel bir süreçtir. Terapi alan başka bir arkadaşımızın deneyimiyle kendi deneyimimizi karşılaştırmak (süre, kullanılan metotlar) genellikle bizi yanlış yönlendirir. Eğer terapinin istediğiniz şekilde ilerlemediğini düşünüyorsanız bunu içinizden geldiği şekilde, yumuşatmadan terapistinizle paylaşmak faydalı olacaktır.
- Çoğu terapi ekolünde seanslar haftada bir kere 50 dakika süreyle yapılır. Çok acil bir işiniz olmadığı sürece seansları ertelememek sürecin daha verimli geçmesi için önemlidir. Eğer haftada bir gününüzü ayıramayacak kadar yoğun bir dönemden geçiyorsanız terapiye başlamanız için uygun bir dönem olmayabilir.
Terapi süreci her danışan için farklıdır. Terapiye giden bir arkadaşınız “zaman kaybı” derken başka bir arkadaşınız “kendim için yaptığım en önemli yatırımdı” diyebilir. Burada terapiye başlarken beklentimizin ne olduğunun önemi büyüktür. Terapi süreciyle ilgili sormak istedikleriniz olursa psk.doganuner@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz. Görüşmek üzere…
Comments