top of page
Search

Narsizm

  • pskdoganuner
  • Dec 3, 2024
  • 3 min read

Narsizmin adının nereden geldiğinin hikayesine çoğumuz aşinayızdır. Su üzerinde kendi yansımasını gören Narkissos karakteri gördüğü yansımaya aşık olur, yemeden içmeden kesilir ve karşısında ölene kadar yansımanın başından ayrılamaz. Hayatını kaybettiği alanda nergis çiçekleri(adını Narkissostan alır) açar. Kendi görüntüsünün güzelliğine duyduğu hayranlıkla Narkissos’un ortaya koyduğu aşırı öz sevgi günümüzde narsizm olarak adlandırılmaktadır. Yazının bu kısmında diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi narsizmin de bir skalada değerlendirilmesi gerektiğini, narsist özellikler gösteren herkeste narsist kişilik bozukluğu olmadığını, bu yazıda anlatacağım narsizmin kişilik bozukluğu seviyesindeki narsizm olacağını belirtmem gerekiyor.


Narsist dediğimizde genelde aklımıza kendini beğenmiş ve insanları kendi çıkarları için kullanan, empati kuramayan insanlar geliyor. “Sıradan” olmak narsistler için kabul edilebilir değildir. Kendileri özel olmak zorundadır, özel olmayan insanları da kendi çıkarları için kullanmak doğaldır. Varlıklarının anlamlı olması genelde hayatlarındaki başarılarla ölçülür (kendileri başarılı olmasalar bile başkalarının yaptıklarını küçük görüp kendi yaptıklarını ve düşüncelerini yüceltme eğiliminde olurlar). Bu maddelere baktığımızda narsistler ile ilgili çok basit bir sonuca varabiliriz. Bir insan sürekli özel olması gerektiğini düşünüyorsa özünde kendini özel görmüyordur. Bu değersizlik duygusu diğer insanları küçük görme, onlardan beslenme ihtiyaçlarının temelini oluşturur. Bir arkadaşım yıllar önce hayatındaki sıkıntılarla baş etme yöntemini anlatırken farkında olmadan narsizmi mükemmel bir şekilde tarif etmişti. “Beni üzen şeyler olduğunda içimde hassas, zavallı bir varlık varmış gibi hissediyorum. O varlığı boğup öldürüyorum ve enerjiyle doluyorum, hayatta karşıma çıkan ne olursa olsun baş edebilirmişim gibi geliyor.” Narsistlerin genelde özgüveninin altı boştur, kendilerini değersiz hissettiren duygularla yüzleşmekte başarısız oldukları için de özgüvenlerinin altını doğru bir şekilde doldurmakta başarısız olurlar.


Narsistler (genellikle) zorunda kalmadıkça terapiye gelmezler. Hayatlarındaki narsistler yüzünden tükenen insanlar terapiye gelmeyi tercih ederler. Eğer bu insanlardansanız şu sorunun cevabını merak ediyor olabilirsiniz. “Hayatımdaki narsistlerle nasıl baş edebilirim?” Bu sorunun cevabı basit, baş edemezsiniz. “İlişki içinde ben bu insanı düzeltebilirim”, “Mantıklı açıklamalar yaparsam beni dinlemesini sağlayabilirim” düşünceleri genelde narsistlerde işe yaramaz. Ancak kendinize şu soruları sorabilirsiniz; “Bu insanın beni kullanmasına neden izin veriyorum?”, “Bu ilişki bana ne katıyor?”, “Neden hep bu tip insanları hayatıma alıyorum?”, “Güç gösterileri neden bana çekici geliyor (ki çoğu zaman narsistin altta yatan güçsüzlüğünü görmemize rağmen çekici gelmeye devam edebilir)?” Bu sorgulamaları yaparken amacınız gerçekten bu soruların cevabını aramak olmalı, kendinizi suçlamak değil (benzer şekilde suçu sadece karşı tarafta aramakta o anlık iyi hissettirse bile uzun vadede sorunumuza çözüm olmaz.). Kendi ihtiyaçlarımızın nedenlerinin farkına varıp bu ihtiyaçları doğru şekilde beslemeyi öğrenirsek hayatımıza girecek insanların olumsuz etkiler bırakma ihtimalini azaltabiliriz.


“Benim bunlara ihtiyacım yok, narsistleri zaten görünce anlarım ve hayatıma almam” düşüncesi de sağlıklı bir düşünce değildir. İnsanları tanımak konusunda çok başarılı olsak bile insanların kompleks yapıları düşünüldüğünde tahminlerimizin doğru çıkmama ihtimali her zaman vardır. Daha da önemlisi öncesinde narsist yapıda bir insandan zarar gördüysek aşırı hassasiyet gösterip benzer hareketleri yanlış yorumlayıp karşımızdaki insana narsist damgası vurabilir ve onlara hak etmedikleri tepkiler verebilir, ön yargılarımız yüzünden bizim için değerli kişileri hayatımızdan çıkarabiliriz.


Yazının başında da belirttiğim gibi narsist özelliklerimizin olması ve narsist kişilik bozukluğuna sahip olmak aynı şeyler değildir. Son dönemlerde sosyal medyada, podcastlerde “Allah narsistlerin belasını versin” temalı çok fazla paylaşıma denk geliyorum ve bu yaklaşımın yanlış olduğunu düşünüyorum. Kişilik bozukluklarının hepsi hem bu bozukluğa sahip insanlar hem de çevrelerindeki insanlar için zorlayıcıdır (borderline, okb vb…). Kişilik bozukluğu seviyesinde olmayan narsiszm ise bizim için faydalı olabilir. Yaptığımız işte en iyi olmayı istemek, kendimizi değerli görmek, kendi ihtiyaçlarımızı başkalarının ihtiyaçlarının önüne koymak… kararında olduğu sürece narsist özelliklerimiz bizim için faydalıdır. Tarihe baktığımızda büyük işler başaran insanların birçoğunda narsistik özellikler görebiliriz. Her karakter yapısının artı ve eksileri vardır. Bu nedenle narsiszmin “kötü” olarak lanse edilmesinin doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum.


Her kişilik bozukluğunda olduğu gibi narsistik kişilik bozukluğu da çevresine zarar verebilir. Ancak narsist özellik gördüğümüz herkes narsistik kişilik bozukluğuna sahip olmayabilir. Ön yargılarımıza fazla güvenip insanları damgalamak uzun sürede sadece bizim sosyal ilişkilerimize zarar verir. Eğer narsistler bize çekici geliyorsa, ilişki kurduğumuz insanlardan zarar görüyorsak ve bu ilişkileri hep aynı yapılardaki insanlar ile yaşıyorsak bunun çözümü aşırı koruyucu olup her hareketlerinde narsistik özellikler aramak değildir. İlişkiler çift taraflıdır, karşımızdaki insan sadece bizim verdiğimiz kadarını bizden alabilir. Eğer kurduğumuz ilişkilerde bizi neyin beslediğini bulup bu ihtiyaçlarımızı karşılamanın daha sağlıklı yöntemlerini keşfedersek ilişkilerde zarar görme ihtimalimizi düşürebiliriz.

 
 
 

Comments


  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

©2023 by kucukyalipsikoloji. Proudly created with Wix.com

bottom of page